Güzel Dinimiz İslam - 4 Büyük Halife ve Hayatları
   
  İletişim
  Ana Sayfa
  Ziyaretçi defteri
  Teravih Namazı
  Orucu Bozan ve Bozmayan Durumlar
  Orucun Sağlık Açısından Faydaları
  Hz. Muhammed (sav)'in ve Ashabının Şakaları ve Latifeleri
  Hz. Mevlana'nın 7 Öğüdü
  Kur'an Öğreniyorum
  Şeytan ve Zararları
  İnsan Bela ve Musibetlerle Sınanır mı?
  İftar Vermenin Fazileti
  Esmaül Hüsna İlahisi
  Vesvese ve Kurtuluş Çaresi
  Kötü düşünceler nereden geliyor?
  Allah'ın Yaratma Sanatı
  Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V)'in Hayatı
  Beddua Etmek
  Tevbe Edilen Günah Affedilir
  Küçük ve Büyük Günahlar
  Kabe Fotoğrafları
  Oruç Fidyesi Hesaplama
  Kaza Borcu Hesaplayıcı
  Nihat Hatipoğlu -Kıyamet Günü ve Diriliş
  Kabe İmamlarından Yasin Suresi
  Dua Namazı Nasıl Kılınır?
  Nafile Namazlar
  Rüyada Peygamber Efendimizi Görmek İçin
  4 Büyük Halife ve Hayatları
  SİTEMİZİ NASIL BULDUNUZ ?
  Delilleriyle Namaz Kılmayanın Durumu
  İnsanın Başına Gelen Sıkıntılar
  5 Vakit Namazın Faydaları
  Kavimlerin Helakı
  Rüya Tabirleri
  Teheccüd Namazı
  Kıyamet Günü
  Abdest Nasıl Alınır?
  Kamet Getirmek
  Namazı Bozan ve Bozmayan Şeyler

Hz. Ebubekir (r.a)
 

Hz. Ebubekir (ra) 571 Yılında Mekke’de doğdu. Babası Kureyş’in Teym boyundan Ebu Kuhafe Osman, Annesi ise Sahrin kızı Ümmü’l Hayr Selma’dır.

Müslümanlıktan önceki ismi Abdül Kâbedir. Ebubekir Es Sıddîk (sadık, bağlı, doğrulayıcı) olarak anılır. Hz. Hatice’den sonra Peygamberimiz’e (Sav) ilk iman eden odur. Hz. Ebubekir (ra) Müslüman olan ilk erkektir.

Hz. Ebubekir’in (ra) Ümmi Rüman adlı eşinden dört çocuğu olmuştur. İsimleri Abdullah, Aişe, Esma ve Abdurrahman’dır.

Hz. Muhammed’in (Sav), Hz. Ebubekir’in kızı Hz. Aişe ile evlenmesinden dolayı kayınpederidir.

Hicrette Peygamberimiz (Sav)’e arkadaşlık etmiştir. Üç gün kaldıkları Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebubekir’dir (ra). Mağarada keşif yaptıktan sonra Hz. Muhammed (Sav) içeri girmiştir.

Peygamberimiz (Sav) hastalandığında namazı kıldırması için Hazreti Ebubekir’i (ra) tayin ederdi.

Hz. Ebubekir (ra), iki yıl, üç ay kadar halifelik yapmıştır. Ayrıca, Kur’ân ayetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Halifelik döneminde iki büyük zafer kazanmış İran ve Filistin O’nun zamanında fetih olunmuştur.

Hz. Ebubekir (ra), yakalandiğı hastaliğın ortaya çıkmasıyla 63 yaşında iken 634 yılında Medine’de vefat etmiştir.

Cenaze namazını Hz. Ömer (ra) kıldırmıştır. Hz. Muhammed’in (Sav) göğüsleri hizasına defnedilmiştir.

Hz. Ömer (r.a)

 

Hz. Ömer (r.a),581 yılında Mekke’de doğmuştur.Babası, Hattab b. Nüfeyl annesi, Ebu Cehil’in kardeşi veya amcasının kızı olan Hanteme’dir. Küçüklüğünde, babasına ait sürülere çobanlık ettiği cahiliyye döneminde , Mekke şehir devletinin elçilik görevi onun elindeydi.Ayrıca kabileler arasında çıkan anlasmazlıkların çözümünde etkin rol alırdı.

Hz. Ömer, sert bir mizaca sahip, uzun boylu, buğday tenli, geniş alınlı olup, islâma karşı aşırı tepki gösterenlerin arasında yer almaktaydı. Sonunda O, dedelerinin dinini inkâr eden Muhammed (s.a.s)’i öldürmeye karar vermişti.

Ömer, Resulullah (s.a.s)’i öldürmek için onun bulundugu yere doğru giderken, yolda Nuaym b. Abdullah ile karşilaşti.Nuaym, Ömer’in ne yapmak istediğini öğrenince ona, kızkardeşi ve eniştesinin yeni dine girmiş olduğunu söyledi Bunu öğrenen Ömer (r.a), öfkeyle eniştesinin evine yöneldi. Kapıya geldiğinde içerde Kur’an okunmaktaydı. Kapıyı çalınca, içerdekiler okumayı kesip, Kur’an sayfalarını sakladılar. içeri giren Ömer (r.a), eniştesini ve kızkardeşini dövmeye baslamış Kızkardeşinin ona, ne yaparsa yapsın dinlerinden dönmeyeceklerini söylemesi üzerine, ona karşı merhamet duyguları kabarmaya başlamış ve okudukları şeyleri görmek istediğini söylemişti. Kendisine verilen sahifelerden Kur’an ayetlerini okuyan Ömer (r.a), hemen orada imân etti.

Resulullah (s.a.s)’in nerede oldugunu sordu. Resulullah (s.a.s)’in Daru’l-Erkam’da oldugunu ögrenen Ömer (r.a), doğruca oraya gitti kapıyı açtırdı içeriye girdi Resulullah (s.a.s), Ömer (r.a)’in iki yakasını tutarak; “Müslüman ol ya Ibn Hattab! Allahım ona hidayet ver!” dediğinde, Ömer (r.a), hemen Kelime-i şehadet getirerek imân ettiğini açıkladı Ömer (r.a)’in müslüman olusu, Resulullah (s.a.s)’in yapmis oldugu; “Allahım! Islâmı Ömer b. el-Hattab veya Amr b. Hisam (Ebû Cehil) ile yücelt” şeklinde bir duanın sonucu olarak gerçeklesmişti

Mekkeli müşriklerin, gösterdigi zorbaca tepkiden dolayi müslümanlar, Beytullah’a gidip namaz kılamiyor ve ancak gizlice bir araya gelebiliyorlardi. Ömer (r.a) müslüman olunca doğruca Beytullah’in yanına gitti ve müslüman olduğunu haykırdı. Orada bulunanlar şiddetli tepki gösterdi. Ancak o, müşriklere karsı savasını sürdürerek onların, müslümanlara gösterdiği muhalefeti kırdı ve bir avuç müslümanla birlikte herkesin gözü önünde Beytullah’ta namaza durdu. Onun bu şekilde saflarına katılması müslümanlara büyük bir moral olmuştu.

Abdullah Ibn Mes’ud; “Ömer’in müslüman oluşu bir fetihti” demiştir.

İmân ettikten sonra müşriklere karşı çok sert davranmış ve dinini her ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmustur.

Resulullah (s.a.s)’in önemli kararlar alacağı zaman görüşlerine başvurduğu kimselerin başında Ömer (r.a) gelir. Onun ileri sürdüğü görüşler o kadar isabetliydi ki; bazi ayetler onun daha önce isaret ettigine uygun olarak nazil oluyordu.

Peygamberimiz(sav)’e “Ey Allahın Resulü yanınıza kötü niyetli insanlarda geliyorlar hanımlarınız örtülerini örtseler” deyince tesettür ayeti inmiştir.

Ömer (r.a), Bedir, Uhud, Hendek, Hayber vb. gazvelerin hepsine katılmış, bunların bazısında komutan olarak görev yapmıştır.

Hudeybiye’de yapılan anlaşmanın müşrikler lehine görünen maddelerine karşı çıkmış Ancak o, Resulün, Allah Teâlâ’nin gösterdiği dogrultuda hareket etmekten başka bir şey yapmadığı uyarısı karşısında, hemen kendini toparlamış ve olayın iç gerçeğini kavramıştı.

Hz. Ebû Bekir’in kısa halifelik döneminde en büyük yardımcısı Ömer (r.a) olmustur. Hz. Ömer Hz Ebu Bekirden sonra 2. Raşid halife olarak is basina gelmiştir.

Arap yarımadasi O’nun döneminde islâmin hakimiyetine boyun eğmiştir.Kadisiye savaşıyla iran ordusunu hezimete ugratmış, iran’ın bölgelerini Islam’ın hakimiyetine boyun eğdirilmişti. Azerbaycanı sulh yoluyla ele geçirmiştir. Ermenistan bölgesini ve Suriye’yi, Kudüs’ü, Mısır’ı fethetmeyi başarmıştı fethettiği bölgelerdeki halk, müslümanlardan gördükleri müsamaha ve âdil davranışlardan etkilenerek kitleler halinde İslâma giriyorlardı

Devleti teşkilatlandırdı,askerlerin kayıtlarının tutulduğu ve fey ve ganimet gelirlerinin dağıtımının kaydedildiği “divan” teşkilatını kurdu. valilerden ayrı ve bağımsız çalışan kadılar tayin eden ilk kimsedir. Onun Medine’deki kadısı Ebû Derda (r.a)’dir (Eyüp semtinde Nur dershanesinin yanında meftun bulunmaktadır)

Üzerinde titizlikle durduğu en önemli konu adâlet meselesiydi O, mevki, rütbe, soyluluk vb. hiçbir ayırım gözetmeden hakların sahiplerine verilmesi için çok şiddetli davranmıştır. Bu konuda onun yanında bir köle ile efendisi arasinda bir fark yoktur. din ayırımı gözetmemiş, hıristiyan ve yahudilerden olan yoksullara da yardımlarda bulunmuştur.Hz. Ömer, fethedilen bölgelerde okullar açmış, buralara müderrisler tayin etmiş ve Kur’an-i Kerim’i okumak ve onunla amel edebilmek için gerekli olan eğitimin verilmesini sağlama yolunda gayret sarfetmiştir. Kur’an, Hadis ve Fıkıh ögretimi ile uğraşan bu âlimlere büyük meblağlar tutan maaşlar bağlamıştır. Hz. Ömer, devletin her tarafında camiler inşa ettirmişti. Onun zamanında dört bin tane cami yapılmış oldugu rivayet edilmektedir. ilk defa bir takvimin kullanılmasına Hz. Ömer zamanında başlanmıştır O, Hicri 17 de para bastırarak piyasaya sürdü.40 bin kişinin yaşayabileceği gibi şehirler tesis etti,

Hz. Ömer, toplumu ilgilendiren meselelerde karar vereceği zaman müslümanların görüşüne başvurur, onlarla istişare ederdi. O “istişare etmeden uygulamaya konulan isler başarısızlığa mahkûmdur” demekteydi. Hz. Ömer idarede görevlendirdiği memurlarına karşı oldukça sert davranır, onların bir haksızlıkta bulunmalarına asla göz yummazdı. Halka karşı ise son derece şefkatle yaklaşır, onların varsa problemlerini öğrenip çözümlemek için gece-gündüz çalışırdı. O bu hassasiyetini: “Fırat kıyısında bir deve helak olsa, Allah bunu Ömer’den sorar diye korkarm” sözü ile ortaya koymaktadır.

Hz. Ömer, inandığı şeyi yerine getirme hususunda şiddetli davranmakla tanınır O, bir şeyi emrettiği veya yasakladığı zaman ilk önce kendi ailesinden başlardı. Aile fertlerini bir araya toplayarak onlara şöyle derdi; “şunu ve şunu yasakladım. insanlar sizi yırtıcı kuşun eti gözetlediği gibi gözetlerler. Allah’a yemin ederim ki, her hangi biriniz bu yasaklara uymazsa onu daha fazlasıyla cezalandırırım.”

Akrabasından hiçkimseye devlet hizmetinde görev vermemiştir.

Fıkıh usulünün oluşumu Hz. Ömer (r.a) ile başlar Resulullah (s.a.s)’in hadislerinden baska hiç bir şey onun bu içtihadlarının üzerinde değildir Hz. Ömer’e, hak ile batılı birbirinden ayırd edici anlamına gelen el-Faruk lakabını bizzat Peygamberimiz vermiştir .Hz. Ömer (r.a), Hadis rivayeti konusunda çok titiz davranmıştır beş yüz otuz dokuz hadis rivayet etmiştir.

Pahalı, lüks elbiseler giymekten kaçınır, evinin yevmiye masrafı on dirhemi geçmezdi. diğer insanlar gibi gerektiğinde alelade işlerle uğrasmaktan çekinmezdi. Tanımayan kimse onun müslümanların halifesi olduğunu asla anlayamazdı. Çünkü çoğu zaman giydiği elbise yamalarla doluydu. Hz. Ömer güçlü bir hitabet kudretine sahip şiire de ilgi duyan ve şiir zevki olan sahabilerden birisidir,iyi ata biner ve güreş tutardı. O, her sene haccetmeyi asla ihmal etmemiştir.

Hz. Ömer (r.a)’in ümmetin sorumluluğunu üstlenen kimselerin yüklenmiş olduklari görevleri ne şekilde yerine getirmeleri ve makamlarının cazibesine kapılıp sıradan insanların yaşayış tarzından kopmadan hükmetmeleri gerektiğini, çağlari aşan bir örnek sergileyerek ortaya koymuştur.

Hz. Ömer (r.a) Hayber’de dağıtılan ganimetlerden kendi payına düşen araziyi vakfetmiştir islâmda ilk vakıf olayı budur.Hz. Ömer din konusunda o kadar tavizsizdi ki, şeytanlar bile onunla karşılaşmaktan çekinirlerdi.. Yetiştirdiği çocuklarının hepsi, tarihte iz bırakacak kadar önemli roller oynamıştır.

Kızı H. Hafsa (r.anha). Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) pak zevcelerinden biri idi.

Hazreti Ömer (ra) Bir şeye çok güler bir şeye çok ağlarım diyerek cahiliye dönemini gözler önüne seren anısını şöyle anlatır “Biz kızlarımızı diri diri toprağa gömerdik bende annesinin giydirdiği yeni elbiselerle kızımı gömmek için kazdığım kuyunun yanına götürdüm, ben kızımı kuyunun içine koyarken kızım benim elbiselerimin üzerindeki toprağı temizliyordu bu olayı hatırladıkça çok ağlıyorum tapmak için yaptığımız helvaları acıkınca yerdik. Bunu hatırlayıncada çok gülüyorum.”

1 Kasım 644’te, kendisinden alınan verginin azaltılmasını isteyen, ancak talebi kabul edilmeyen İran’lı hırıstiyan bir köle olan Ebû Lü’lüe tarafından Medine’de sabah namazında hançerle saldırıya uğradı. Hazreti Ömer (ra) “ölümüm, müslüman bir kişinin elinde kılmadığından ötürü Allah’a hamd olsun” diye dua etmiştir. Olaydan sonra Saldırgan intihar etti.

Hazreti Ömer Oğluna yanına çağırdı

Ey Abdullah, Müminlerin annesi Aişe’ye git! De ki: ‘Ömer sana selâm ediyor’. Sakın ‘Mü’minlerin Emîri’ diye birşey söyleme. Çünkü ben artık mü’minlerin emîri değilim: ‘Ömer b. Hattab iki arkadaşının yanına defnedilmek için izin istiyor?’

Bunun üzerine Abdullah gitti. Sonra Aişe’nin huzuruna girdi. Aişe’nin oturup ağladığını gördü. Abdullah dedi ki: Ömer b. Hattab sana selâm ediyor. İki arkadaşıyla beraber (hücre-i saadetinde) defnedilmek istiyor’.

Bunun üzerine Hz. Aişe ‘Ben o yeri kendi kendim için ayırmıştım. Fakat bugün Ömer’i nefsime tercih edeceğim’ dedi.

Ömer bin Hattab 3 gün sonra öldü. Hazreti Aişe’nin izniyle hücre-i saadete gömüldü.

Vefatı esnasında Hz. Ömer oğluna şunları söylemişti: “Ey oğlum! Vefat edeceğim esnada dizlerini sırtıma dayamak suretiyle yönümü kıbleye doğru çevir. Sağ elini alnımın, sol elini de çenemin üzerine koy. Ruhum çıkınca da gözlerimi kapat. Kefenimde aşırıya kaçma. Mezarımı da çok geniş kazmayın. Sakın cenazem götürülürken hiç bir kadın onu takip etmesin. Tabutumu yüklendiğinizde beni mezarıma hızlı bir şekilde götürünüz.” Abdullah b. Ömer şöyle anlatıyor: Babam Ömer (r.a.) hastalığının ölümle sonuçlanacağını anladığında “Eğer bütün dünya benim olmuş olsaydı bu çıkışın dehşet ve korkusundan şu anda hepsini fidye olarak verebilirdim” buyurdu.

Allah kendisine rahmet, bizleride O’nun şefatine nail eylesin Amin..

Çetin KILIÇ / LÜLEBURGAZ

www.NurNet.Org

Kaynaklar:

1. Kütübü sitte

2. Sevgi kutupları,

3. Enfal.de

4. A.Abdussamed (frmtr)




Hz. Ali (r.a)

Hz. Ali (ra) 599 yılında (hicretten 23 yıl önce) Receb ayının 13. gününde Mekke´de Kabe´nin içinde dünyaya geldi. Babası Peygamberimizin (Sav) amcası Ebu Talib, annesi ise Esat Kızı Fatime´dir.

O yıllarda Peygamber (Sav) efendimizde Ebu Talib’in evinde kalıyordu. Hazreti Ali’ye “Ali” isminide Hazreti Muhammed (Sav) vermiştir.

Hz. Ali 6 yaşında iken Peygamberimiz (Sav) onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. Hz. Ali Peygambere ilk iman edenlerdendir. Hatice validemizden sonra Müslüman olan ikinci kişidir.

Hz. Ali, Peygamberimizin (Sav) kızı Hz. Fatime (as) ile evlenmişti. Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın, Hasan, Hüseyin, Muhsin, Ümmü Gülsüm ve Zeyneb adında beş çocuğu oldu.

Hz. Ali, Peygamberimizin vefatında 33 yaşındaydı. Hz. Peygamber’in (Sav) vefatı sırasında yanında bulunanların başında geliyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) halife seçildiği sırada Hz. Ali (ra) Resulullah’ın hücresinde tekfin ile meşgul idi.

Resulullah döneminde gerçekleşen savaşların çoğunda, müslümanların zaferi, Hz. Ali’nin kılıcıyla gerçekleşmiş, bu savaşlardaki fetihleri nedeni ile Hz. Muhammed (Sav) “Ali´den yigit ve Zülfikar’dan başka kılıç yoktur” diyen Hadis´i Kudsi de Hz. Ali’yi övmüştür.

Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’dan sonra 4. halife olmuştur. Hz. Ali İslam devletini 656-661 yılları arasında yönetmiştir.

Hz. Ali Kufe’de bir camide ibadet ederken bir Harici olan Abdurrahman İbn-i Mülcem tarafından yaralandı. Hz. Ali iki gün kendi evinde yattıktan sonra, 661 yılında 63 yaşında iken (hicretin 40. yılı) Ramazan ayında şahadete erişti.

 

Hz. Osman ( r.a)

Hz. Osman (ra), 580 yılında Taif’te doğdu. Kureyş’in zengin Ümeyyeoğulları ailesindendi. Babasının adı Affan’dır. Hz. Osman (ra)  Peygamberimiz’den (Sav) 9 yıl sonra doğmuştur.

Hz. Osman (ra) asıl adıyla Osman bin Affan cennetle müjdelenen on sahabeden biridir.

Hz. Osman (ra), Dört Büyük Halife’den üçüncüsüdür. Hz. Ömer’den (ra) sonra halifelik görevini 644 yılında almış ve 12 yıl kadar sürdürmüştür. En uzun süre halifelik yapan Hz. Osman’dır.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (Sav) damadı olmuştur. Hz. Muhammed’in (Sav) önce Rukiyye isimli kızıyla evlenmiştir. Daha sonra Rukiyye’nin vefat etmesiyle bir başka kızı olan Ümmü Gülsüm ile evlenmiştir.

Peygamberin iki kez damadı olması, iki kızıyla evlenmiş olması hasebiyle Zi’n-Nureyn yani “iki nur sahibi” olarak da anılır.

Hz. Osman (ra), ilk müslüman olanların beşincisidir. Müslüman olduğu sırada 34 yaşlarındaymış.

Halifelik döneminde İslam devleti genişlemiş, Horasan, Hindistan, Mâverâünnehir, Kafkasya, Kıbrıs adası ve Kuzey Afrika’nın birçok yerleri onun zamanında feth edilmiştir. Donanma kurmuş, ekonomik reformlar gerçekleştirmiştir. İlk islam parasını basmış, bütün masraflarını karşılayarak Kabe ve Mescidi Nebeviyi genişletmiştir.

Hz. Osman (ra), Hz. Ebubekir (ra) zamanında toplatılıp kitap haline getirilen Kur’an-ı Kerim Mushaflarını çoğaltıp önemli merkezlere göndermiştir. Kur’an-ı Kerim’i çoğaltmıştır.

Aynı zamanda vahiy katibiydi. Vahiy katibi; Kur’an ayetlerini yazan kişilere verilen isimdir.

Hz. Osman (ra) 656 yılında evinde Kur’an-ı Kerim okurken şehit edildi.

 


   
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol